tedbirini aldığın hüzün yine tam tekmil
aşkın kabahati yok maharetsizse bağban
yanık akşam ezanı ayazlıktan duyulsa
keyfî iki cigara yaksa babamla baban
geceyi çeke çeke uyusam yamacında
çok yüzdüm boğulmadım nerde taşan kurnalar
eskimeyen konağın bahçesi çocukluğum
yaşanmadan insanı yaralayan günler var
kuru yer bulunursa oturulur toprağa
dünya kalbi olana soğuk algınlığıdır
sırf sözün kuvvetiyle aşka rıza vermiyor
içinde kırgınlığı taşımayan bir satır
insan nere değmedi orası kaldı zarif
arayışına kurban boşlukta gezen elin
bakma cafcaflı zaman şair neyim olamaz
duymayan kara odun kokusunu ekmeğin
kurşunu sarmalayan oyalı ipek mendil
açılmazsa kuşkudur açılıverse acı
nakarat ortasında sesini imha eden
toprak yolları mahçup geçiyor parmak ucu
kimyamıza ne desem geldikçe gidiyoruz
aşağı sarka sarka tutunduğumuz belik
dünya böyledir cılız cellada selam durur
iri kıyım şaire yakışmayan incelik